USD35,20
EURO36,75
JPY0,225600
RUB0,341300
GBP44,32
EURO/USD1,04
BIST9.724,50
GR. ALTIN2.968,73
BTC97.450,57
featured

Neron Roma’yı yaktı; Erdoğan da Türkiye’yi yakıyor

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğer rüşvet, yargıya kadar gittiyse, HSK bütün bu hukuksuzlukların, adaletsizliklerin kaynağı haline gelmişse Türkiye’de hiçbir şey düzelmez. Ne ekonomi ne ahlak ne erdem düzelmez. Çürüme nerede? Açık ve net söylüyorum: Çürüme sarayda.

Neron Roma’yı yaktı; Erdoğan da Türkiye’yi yakıyor

Kılıçdaroğlu, “Eğer rüşvet, yargıya kadar gittiyse, HSK bütün bu hukuksuzlukların, adaletsizliklerin kaynağı haline gelmişse Türkiye’de hiçbir şey düzelmez. Ne ekonomi ne ahlak ne erdem düzelmez. Çürüme nerede? Açık ve net söylüyorum: Çürüme sarayda. Neron Roma’yı yaktı; Erdoğan da Türkiye’yi yakıyor” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün TBMM’de, Grup Toplantısında konuştu.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Dünya kadar sorunumuz var ama bu sorunlar sadece bugüne özgü değil. Tarihimize baktığınızda o tarihlerde de ciddi sorunlar vardı ama o sorunlar, akılla, bilgiyle, birikimle ve güçlü bir iradeyle yenildi. O sorunlardan birisi de Osmanlı’nın yıkılışı ve yıkılan bir imparatorluktan genç bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkmasıydı ve bu genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Lozan’da bütün egemen güçlere karşı mücadelesini verdi; büyük bir başarının altına imza attı ve Türkiye’nin bağımsızlığını bütün dünyaya duyurdu ve onaylattı. Dolayısıyla biz, Lozan’ın 100. Yılında bu büyük başarıya imza atan ve aramızda olmayan bütün kahramanlara, devletin bütün yöneticilerine başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere hepsine şükran borçluyuz.

İNÖNÜ, İKTİDARI DEVRETTİĞİ ZAMAN 122 TON ALTIN VARDI

Onlar, bir tarih yazdılar ama kulaklarımıza küpe olsun diye rahmetli İsmet İnönü 15 Ekim 1973’te TRT’de Nazmi Kal ile yaptığı bir söyleşi var. Orada rahmetli İnönü’nün anlattığı bir öykü var. ‘Batılılar Lozan’ı istemeye istemeye kabul etti diyor. Doğrudur. Emperyal güçler, Osmanlı’yı parçalamak ve yemek istiyorlardı. Lozan’da İngiliz delegesi Lord Curzon ve Amerikan delegesi oturuyorduk. İngiliz delegesi Lord Curzon, Lozan’dan memnun ayrılmıyoruz. Hiçbir dediğimizi yaptıramadık. Harap bir memleket alıyorsunuz. Bunu imar etmeyecek misiniz? Ne ile nasıl yapacaksınız?

Para bir bunda var (Amerikan delegesini işaret ederek) bir de ben de var. Geleceksiniz, para isteyeceksiniz, diz çökeceksiniz. Reddettiklerinizin hepsini cebimden çıkarıp size göstereceğim’ dedi. Bunu hiçbir zaman unutmam diyor rahmetli İsmet İnönü. Ve unutmadı. İktidarı muhalefete devrettiği zaman da Merkez Bankası’nın kasasında 122 ton altın vardı. Dolayısıyla bugün aradan 100 yıl geçmesine karşın bugün devleti yönetenlerin kapı kapı gezip para dilendikleri bir ortamı yaşıyoruz. 100 yıl önce hangi mücadeleyi verdik; 100 yıl sonra hangi noktadayız? Bunu bizi dinleyen bütün vatandaşlarımın unutmaması gereken bir gerçek olduğunu bilmelerini isterim.

DÜNYADA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SIRALAMASINDA 180 ÜLKE ARASINDA 165. SIRADAYIZ

24 Temmuz aynı zamanda Basın Bayramı. Basında sansürün kaldırılışının tam 115. Yıl dönümüydü dün. Hapishanelerimizde gazeteciler var. Merdan Yanardağ şu anda hapiste. Üstelik tutuklu yani mahkum değil. Medya üzerindeki baskıları görüyoruz. Bunları yaşıyoruz. Dünyada basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 165. Sıradayız. Bu ayıp bile hangi noktada olduğumuzu gösteriyor. Adliyelerde haber takibi yapanlar var. Bu yılın ilk 7 ayında, o haber takibi yapan gazetecilerin tam 364 kez hakim karşısına çıktığını da bilmenizi isterim. Haber takibi yapan tekrar hakim karşısına çıkıyor sorgulanmak üzere. Bu arada doğru haberlerin de engellendiğini biliyoruz. Ama medyada bir özgürlüğün olmadığını da günlük yaşamımızda da olsa görüyoruz ve yaşıyoruz.

AKBELEN’DE KÖYLÜ KADINLAR DİRENİYOR

Akbelen’de kadınlar direniyor. Köylü kadınlar direniyor. CHP Grubu’ndan Akbelen’de direnen, ormanı için, ağacı için direnen o kadınlara buradan güzel bir alkış gönderelim lütfen. İki yıldır mücadele ediyorlar. Dün güvenlik güçleri TOMA’larla engellemek istedi. Yahu neyi engelliyorsunuz? Ağacı korumak suç mu? Doğayı korumak suç mu? Onlar kendileri için değil o coğrafyada yetişen evlatları için mücadele ediyorlar. Dolayısıyla onların mücadelesi, toplumun her kesimine örnek olsun diyelim.

PARA YOK AMA HARCIYORSUNUZ

Dimitry Orlov’un güzel bir ‘toplumların çöküşü’ teorisi vardır. Şöyledir: Toplumların çöküşü, beş ana aşamada meydana gelir der. Birinci aşama, finansal çöküştür. Yani kurumlar borçlarını ödeyemez noktaya gelirse bir finansal çöküşle karşı karşıya kalırsınız. İkincisi, ticari çöküştür der. Yani yerli para değerini kaybeder, paradan kaçış başlar ve yatırımcı önünü göremez; dolayısıyla ticari çöküş gündeme gelir. Üçüncüsü, politik çöküş der. Hükümet meşruiyetini ahlaki ve siyasi olarak ve yönetim kabiliyetini kaybeder. Evet ahlaki ve siyasi açıdan sorgulanan bir hükümet var. Zaten liyakat denen bir olay da Türkiye’de söz konusu değil. Dördüncü çöküş, sosyal çöküş. Aile yapısının kökten sarsılması, boşanmaların artması, işsizliğin artması, uyuşturucu bataklığına o ülkenin sürüklenmesi, intihar vakalarının artması sosyal çöküşün habercisidir diyor. Beşincisi kültürel çöküş. Ahlaki değerlerin temelden sarsılması. Adalet duygusunun giderek zayıflaması, devleti soyanların itibarlı hale gelmesi. Savurganlığın, saygınlık olarak algılanması… bunlar da kültürel çöküşün ana parametreleridir. Toplumların çöküşünde Orlov, bunlar anlatıyor.

HAZİNE SÜREKLİ AÇIK VERİYOR

Haziran ayında 219 milyar lira bütçe açık verdi. Yani para yok ama harcıyorsunuz. Hazine’nin ödeyeceği kısa vadeli borç, vadesine bir yıldan daha kısa zaman kalan dış borç 207 milyar dolar. Tam bir rekor. Hem dış borcu ödeyip hem de cari işlemler açığını finanse edebilmeniz için 207 milyar doların 270 milyar dolara çıkması lazım. Yani bir yıl içinde 270 milyar dolar para bulmanız gerekiyor.

Neden gidip el etek öpüyorlar, neden düne kadar şerefsiz dediklerinin saraylarına gidip ‘yahu biz ettik sen etme, ne olursun para ver’ diye dilenenlerin arkasındaki gerçek bu. Bütün bunlara rağmen hani olur bu kadar borç olur ama Merkez Bankası’nda da paranız olur. Yok. Merkez Bankası’nda eksi 48 milyar dolar… Merkez Bankası’nın da rezervi böyle. Bunun yanında kur korumalı mevduat var. Bu yıl ve geçen yıl 117 milyar lira para ödendi kur korumalı mevduat sahiplerine. Bunlar hem vergi ödemeyecekler hem paraları dolar bazında garanti altında. Türk lirasına güven tamamen kaybolmuş vaziyette yani ticari çöküş. Bankada hesapları olanların yüzde 67’si döviz üzerinden tutuyor parasını.

“LORD CURZON’UN GELECEKSİN TÜRKİYE’Yİ İMAR ETMEK İÇİN, FAKİR FUKARA BİR ÜLKESİN, BEN O ZAMAN CEBİME KOYDUKLARIMI SENİN ÖNÜNE KOYACAĞIM. TÜRKİYE’NİN GELDİĞİ NOKTA BUDUR”

Türkiye’nin hangi noktaya geldiğini üç görüşle ifade edeceğim. Bir, diyor ki Türkiye ‘Sana borcumun anaparasını ödeyemiyorum. Param yok. Sana anaparayı ödemek için bana borç ver.’ İki, ‘Senden aldığım borcun faizini de ödeyemiyorum. Param yok. Anapara dışında faizini de ödemem için bana borç ver.’ Üç, ‘Ayrıca bütçede açığım var. Bu açığı kapatmam için de bana borç para ver.’ Lozan dedik, rahmetli İsmet İnönü dedik. Lord Curzon’un ‘geleceksin Türkiye’yi imar etmek için, fakir fukara bir ülkesin, ben o zaman cebime koyduklarımı senin önüne koyacağım…’ Türkiye’nin geldiği nokta budur.

“AKARYAKIT ZAMLARI, VATANDAŞIN CEBİNDEN ÇALINAN PARADIR. BU GERÇEĞİ, HİÇ KİMSENİN UNUTMAMASI LAZIM”

Vatandaş icra dairelerinde… -Oradan da bir rakam vereyim. Geçen yılın 1 Ocak’la 22 Temmuz arasında geçen yılla aynı döneme baktığınızda icra dosyalarındaki artış, yüzde 63. İnsanlar icradan kaçınmak için adreslerini de değiştiriyorlar. Vatandaş maalesef borç batağında. Tek kişilik hükümet kuruldu. Yetkiyi aldı ve bu tabloyu değiştirmek istiyor. Bir, ne yapmam lazım diyor? Yeni vergiler getirmem lazım diyor. Mükerrer vergiler dahil. İnsafsız zamlar… Onun dışında bir şey yapılmadı. Bunun için TBMM’ye bir ek bütçe getirdiler. 1.1 trilyon liralık bir bütçe. Saygın bir yatırım kuruluşu var. Bu bütçede bir hesaplama yapıyor. Diyor ki, ‘Zamlar ve ek vergilerden gelecek paranın tutarı, 265 milyar liradır.’ Oysa Mayıs’tan Haziran’a yani bir ayda devletin borcu tam 900 milyar lira arttı.

Mayıs’tan Haziran’a dövizdeki oynama nedeniyle devletin borcu 900 milyar lira arttı. Devletin yönetilmediğini artık hepimiz biliyoruz. Biz borç para vermek isteyenler de bu gerçeği biliyor. O nedenle diyorlar ki, ‘Limanları vereceksin bana. Arsaları arazileri vereceksin bana. Ben çalıştıracağım.’ O zaman sana borç veririm diyor. Bu, devleti yönetememenin gerçek bir tablosudur. Akaryakıt zamları, vatandaşın cebinden çalınan paradır. Bu gerçeği, hiç kimsenin unutmaması lazım. O nedenle biz, yapılan uygulamayı bir ekonomik soykırım olarak tanımlıyoruz. 85 milyonu bir avuç kişiye hizmet eder hale getirmek, bizim kabul edeceğimiz bir şey değildir. Dikkat ederseniz alınan önlemler arasında saray harcamaları dolayısıyla bir israf genelgesi yok. Sarayda her şey mükemmel.

“BİRİKTİRDİĞİNİZ VEYA ÇALDIĞINIZ SERVETİN ESİRİYSENİZ, SİZ ÜLKEYİ YÖNETEMEZSİNİZ”

Hiç kimse biriktirdiği veya çaldığı servetin esiri olmamalıdır. Biriktirdiğiniz veya çaldığınız servetin esiriyseniz, siz ülkeyi yönetemezsiniz. Çaldıkları ve biriktirdikleri servet var. Servetlerin büyük bir kısmı yurt dışında ve şimdi ülkeyi yönetemiyorlar. O yüzden soru şu: Bütün bunların karşılığına baktığımızda Erdoğan hükümeti kimlere hizmet ediyor? Vatandaşa hizmet etmediği açık. Zamlardan, vergilerden zaten açık. O zaman kime hizmet ediyor? Saydım bir daha sayayım. Dolarla ihale alanlara, Dolarla fiyat garantisi alanlara, Dolarla devlete borç verenler…

Bunlar da tabii paralarının karşılığını, faizini dolar olarak alıyor. Kur korumalı mevduat… Az önce söyledim. 117,5 milyar liralık bir para ödendi. Ayrıca yurt dışından aldıkları krediler var. Özel sektörün, bazılarının. Aldığı kredilere verilen Hazine garantisi var. Çünkü yurt dışındaki borç para verenler, firmaya güvenmiyor. O garanti de veriliyor bunlara. Başkasının kefaletini Hazine’nin sırtına yıkıyorsunuz. Bu da bizim ülkemizde ilklerden birisidir. Bütün bunların dışında yurt dışındaki enflasyonu da getirip 85 milyonun sırtına yıkıyorsunuz. Bu tabloda şunu görüyorsunuz. İki farklı Türkiye var. Sarayın Türkiye’si, vatandaşın Türkiye’si.

EV SAHİBİYLE, KİRACILAR ARASINDA KAVGALAR OLUYOR

Sarayın Türkiye’sine bakalım. Kimler var burada? Erdoğan ailesi var. Beşli çeteler var. Dört beş yerden aylık maaş alanlar var. İhale takipçileri var. Rüşvet alan büyükelçiler var. Ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçiler var. Rüşvet alanları meşrulaştıranların tamamı sarayın Türkiye’sinde. Sarayın Türkiye’sinde yaşayanların kira derdi diye bir şeyleri yok. Elektrik parası, doğalgaz parası, yakıt parası diye bir dertleri yok. Sarayın Türkiye’sinde asla ve asla işsizlik diye bir dert yok. Herkes malı götürmekle meşgul. Sarayın Türkiye’sinde oturanlar, vatandaşın kanına ekmek doğrayanlardır. Onların alın terini sömürenlerdir. Ev sahibiyle, kiracılar arasında kavgalar oldu, cinayetler işlendi. İktidar sahipleri gördüler mi kiralardaki artışları? Görmediler. Çünkü, sarayın Türkiye’sinde kira yok. Vatandaşın Türkiye’sini hepiniz biliyorsunuz.

“TASARRUF YAPACAKSAN VATANDAŞTAN DEĞİL, SARAYDAN BAŞLAYACAKSIN”

Devletin hazinesini düzeltmek istiyorsanız bu soyguna son vereceksiniz. Akıl var, mantık var, bilgi var, adalet var, dolarla verdiğin garantilerin tamamını Türk lirasına çevireceksin kardeşim bu kadar açık. Tasarruf yapacaksan vatandaştan değil, saraydan başlayacaksın. Genelge çıkaracaksan saraydan çıkaracaksın.

“NERON ROMA’YI YAKTI; ERDOĞAN DA TÜRKİYE’Yİ YAKIYOR”

Vicdanı olan, ahlakı, erdemi olan, namusu olan herkes soruyorum. Bu kadar büyük bir olayı 21. Yüzyılın Türkiye’sinde nasıl görmezden gelebiliriz? Yargının çürüdüğü bir ortamı, bu kadar somut anlatan başka bir örnek var mıdır? Çağırıyorsun, tehdit ediyorsun, karar vereceksin diyorsun, dosya tamam değil diyor. Olsun, dosya tamam olmasa bile firma lehine karar vereceksin diyor. Bunlar bedava mı yapılıyor? Eğer rüşvet, yargıya kadar gittiyse, HSK bütün bu hukuksuzlukların, adaletsizliklerin kaynağı haline gelmişse Türkiye’de hiçbir şey düzelmez. Ne ekonomi ne ahlak ne erdem düzelmez. Çürüme nerede? Açık ve net söylüyorum: Çürüme sarayda. Neron Roma’yı yaktı; Erdoğan da Türkiye’yi yakıyor.”

 

0
be_endim
Beğendim
0
dikkatimi_ekti
Dikkatimi Çekti
0
do_ru_bilgi
Doğru Bilgi
0
e_siz_bilgi
Eşsiz Bilgi
0
alk_l_yorum
Alkışlıyorum
0
sevdim
Sevdim
Neron Roma’yı yaktı; Erdoğan da Türkiye’yi yakıyor

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Hedera Güncel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!