İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde; “Türkiye ekonomisinin maalesef ve maalesef, ciddi makro ekonomik sorunları var. İkiz açık, bütçe açığı, cari açık, enflasyon ve yoksulluk problemi aynı anda, Türkiye’nin kurumları da çökmüştür. Maalesef, Türkiye’nin böyle sıkıntıları vardır. Bu sıkıntıları aşabilmek ancak ortak akılla olur, ancak istişareyle olur, hataları kabul etmekte olur. Kutuplaşmayla, inatla, ‘ben bilirim’le, hiçbir şey bilmediğiniz halde ‘ben bilirim’le bu sorunları aşma imkanı yoktur; olan millete olur, millet yoksullaşır. Seçim kazanabilirsiniz, o ayrı bir şey ama millet yoksullaşır” dedi.
Bu Yazıda Neler Var?
- Türkiye ekonomisinin sorunları neler?
- “GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERLE MUKAYESE ETTİĞİMİZDE ÖYLE ÇOK İYİ BİR BÜYÜME PERFORMANSINDAN BAHSETME İMKANIMIZ YOK”
- “BU BÜYÜME RAKAMI, HİÇBİR ŞEKİLDE İNANDIRICI GÜVENİLİR BİR BÜYÜME DEĞİLDİR“
- “ÇALIŞANLARININ YARISINA ASGARİ ÜCRET VERİLEN VE ASGARİ ÜCRETİ DE AÇLIK SINIRININ 3 BiN LİRA ALTINDA OLAN BİR ÜLKEDE DE DAHA FAZLA BİR PERFORMANS BEKLEMEMEK LAZIM”
- “KAYNAKLARIMIZI ÜRETKEN ALANLARA VERMEMİZ LAZIM”
- “BU ÜLKE 18 MİLYAR DOLAR DIŞ FAİZ ÖDÜYOR, BİZ ‘DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZ AZ’ DİYORUZ”
- “21 YILLIK AK PARTİ HÜKÜMETLERİ DÖNEMİNDE TÜRKİYE 652 MİLYAR DOLARLIK CARİ AÇIK VERDİ”
- “BEN BİLİRİM İLE TÜRKİYE’NİN SORUNLARI AŞILMAZ, OLAN MİLLETE OLUR, MİLLET YOKSULLAŞIR”
Türkiye ekonomisinin sorunları neler?
TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi,. 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. TBMM Genel Kurulu’nda bügün 2024 bütçesinin tümü üzerine son konuşmalar yapılıyor. İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili Erhan Usta, söz aldı.
Usta, şöyle konuştu:
“AK PARTİ HÜKÜMETLERİ DÖNEMİNİN ORTALAMA BÜYÜMESİ 5,36; GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İSE 5,3 BÜYÜMÜŞLER, BÜYÜME FARKI 0,1’E DÜŞMÜŞ”
“Türkiye, AK Parti’den önceki 21 yılda yüzde 4,02 büyümüş. Gelişmekte olan ülkeler aynı dönemde kaç büyümüş? 3,7 büyümüş. Türkiye, AK Parti’den önceki yirmi bir yılda, gelişmekte olan ülkelerin 0,3 üzerinde bir performans göstermiş. Kaç olmuş AK Parti hükümetleri döneminin ortalama büyümesi? 5,36; yuvarlayalım, 5,4 diyelim. Gelişmekte olan ülkeler ise 5,3 büyümüşler, büyüme farkı 0,1’e düşmüş. 2000’li yıllar gelişmekte olan ülkeler açısından büyümenin arttığı dönemlerdi. Önceki yıllar da gelişmekte olan ülkelerde büyümenin düşük olduğu yıllardı. Sermayenin daha az gelişmekte olan ülkelere gittiği yıllarda büyümeler düşük olmuş. Ancak Türkiye’nin büyümesi mensubu bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin daha fazla üzerinde olmuş; şimdi bu farkın kapandığını görüyoruz. Dolayısıyla işte, meseleye böyle baktığımızda büyüme performansımızın çok yüksek olduğunu söyleyemeyiz.
“GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERLE MUKAYESE ETTİĞİMİZDE ÖYLE ÇOK İYİ BİR BÜYÜME PERFORMANSINDAN BAHSETME İMKANIMIZ YOK”
Türkiye’nin milli gelirinin gelişmekte olan ülkelerin milli gelirinin içerisindeki payının zaman içerisinde azaldığını görüyoruz. Ancak bu, AK Parti hükümetleri döneminde tersine çevrilememiş, tam tersine oradaki eğimin daha da dikleştiğini görüyoruz. Dolayısıyla yani gelişmekte olan ülkelerle mukayese ettiğimizde öyle çok iyi bir büyüme performansından bahsetme imkanımız yok. Türkiye 1993 yılında dünyanın en büyük 18’inci ekonomisiymiş. Bu daha sonra bozulmuş, 2003’te 21’e düşmüş yani sıralamada gerilemişiz. AK Parti hükümetleri döneminde 16’ya kadar ilerlediğimiz dönem olmuş ama maalesef şu kırmızı çizgi 2023 rakamıdır, Türkiye 19’uncu sırada yani 1993’teki performansının altında ama ilk AK Parti’nin geldiği döneme göre biraz daha iyi.
“TÜKETİMİN BÜYÜMEYE KATKISI TOPLAM BÜYÜMEDEN DAHA FAZLA”
Büyüme performansımız çok iyi değil emsal ülkelere göre ama bu büyümenin dağılımında da bir adaletsizlik oluşuyor, bunu zaten net bir şekilde görüyoruz. Burada 2023 çeyreklik rakamlarında bir miktar düzelme var, onu kabul ediyoruz ama bunun da emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili o defaten yığılmış ödemelerin, kıdem tazminatı ödemelerinin bir katkısı olduğunu görmemiz lazım. Eğer onları dışarı alarak bize bir analiz yaparlarsa o zaman mesele daha açıklığa kavuşur. Türkiye son 15 çeyreğin ortalamasında yüzde 6,1 büyümüş, 2019’u dışarıda alıyorum çünkü kriz yılı, eksilerin de olduğu bir yıl; o baz üzerine daha iyi bir büyüme performansı gösterilen yıl. 6,1. Burada büyümeye katkı tüketimden geliyor yani tüketim kaynaklı büyüme. Tüketimin büyümeye katkısı toplam büyümeden daha fazla, 8,5. Yatırımların katkısı ne kadar diye baktığımızda sabit sermaye yatırımlarına 1,5’luk bir katkı var -daha yüksek olması beklenir bizim gibi gelişmekte olan ülkede ama bu biraz daha düşük- ama daha önemlisi stok değişim meselesi.
“BU BÜYÜME RAKAMI, HİÇBİR ŞEKİLDE İNANDIRICI GÜVENİLİR BİR BÜYÜME DEĞİLDİR“
Diğer bir husus: Şimdi ‘Dengeleme başlandı büyümede’ deniyor. Bu ‘dengeleme’ dediğimiz, net ihracatın yani ithalat-ihracat farkının büyümeye katkısı nedir diye meseleye bakılır, bu önemli bir şeydir yani büyümenin ihracattan gelmesi önemlidir. Son 15 çeyreğe baktığımızda net ihracatın büyümeye katkısı yüzde -0,6 yani net dengesiz bir büyüme; ihracat odaklı bir büyüme değil, tamamen tüketim üzerinden yapılmış bir büyüme. ‘Büyüyoruz, büyüyoruz…’ Dengesiz olduğunu söyledik; ücretlerin payı düşmüş, net ihracatın katkısı düşük, tamamen tüketim kaynaklı bir büyüme. 11. Planı’na 2023 hariç baktığımızda buradan 1,7 puan katkı geldiğini görüyoruz arkadaşlar. Şimdi, bu nasıl, böyle bir şey olabilir mi? Özellikle 2019-2022 döneminde her şeyin tepetaklak geriye doğru gittiği bir dönemde büyümeye 1,7’lik… Yani ‘Ortalama büyümenin de yüzde 36’sı toplam faktör verimliliğinden geldi’ diyorlar. Böyle bir şey mümkün değil. Artık bir kalemdir, büyümeyi çok yüksek koyunca, o hormonlu büyümeyi yaparsanız hiçbir yerle dolduramazsınız; sabit sermayeyle, istihdamla dolduramadığınız da kalanına işte böyle toplam faktör verimliliğinden geldi dersiniz.
Özellikle 2020 yılından itibaren enflasyon yanlış ölçülmesi nedeniyle Türkiye’nin büyümesi o dönemden beri yüksek gösteriliyor ve bu büyüme açıklanamıyor. Dolayısıyla bu büyüme rakamı, hiçbir şekilde, inandırıcı, güvenilir bir büyüme değildir. Bütün uluslararası endekslere bakın, Yolsuzluk Algı Endeksi, Hukukun Üstünlüğü Endeksi, Basın Özgürlüğü Endeksi, kamu yönetimi, hükümetin kısıtlanması, her birinde Türkiye tepetaklak giderken ‘Toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısı oldu’ demek yanlıştır. Eğitimde PISA sonuçları ortada, son sonuçlar açıklandı, burada baktık, matematikte, fende, okuyup anlamada, tamamında OECD ortalamasının altındayız ve en altlardayız yani orada oynama bir iki basamak oluyor, daha fazla bir şey yok.
“ÇALIŞANLARININ YARISINA ASGARİ ÜCRET VERİLEN VE ASGARİ ÜCRETİ DE AÇLIK SINIRININ 3 BiN LİRA ALTINDA OLAN BİR ÜLKEDE DE DAHA FAZLA BİR PERFORMANS BEKLEMEMEK LAZIM”
Küçük ülke, büyük ülke diye bir şey yok; iyi yönetim var, iyi yönetmek var, iyi kadroların ülkeyi yönetmesi var; onu yapmadıktan sonra zaten doğru sonuç almak mümkün değil. Şimdi ‘Çalışanlara ne vadediliyor?’ diye bakıyorsunuz. Çalışanlarının yarısına asgari ücret verilen ve asgari ücreti de açlık sınırının 3 bin lira altında olan bir ülkede de daha fazla bir performans beklememek lazım zaten. Yaşam memnuniyetinde Türkiye’de 2003 yılında 100 insanımızdan 60’ı mutluymuş, şu anda bu mutlu insan sayısı 50’ye düşmüş. Tüm bunlara bakmıyorlar, istihdam oranımız yüzde 50’nin altında, genç işsizlik oranı yüzde 17’lerde, atıl iş gücü oranı yüzde 20’nin üzerinde.
“TÜRKİYE’DE AR-GE HARCAMALARI YÜZDE 1. AK PARTİ‘DEN ÖNCE YÜZDE 0,6’YDI”
AR-GE harcamalarına bakıyorsunuz yani Türkiye’de AR-GE harcamaları yüzde 1. Evet, AK Parti’den önce yüzde 0,6’ydı; yüzde 0,6’dan millî gelirin yüzde 1’ine getirdi ama bu yeterli mi? Yani yirmi bir yılda gelmemiz gereken nokta bu muydu? Şimdi orta yüksek gelirli ülkelere bakıyorsunuz, mesela, Belçika’da bu pay, evet, yüzde 3,5; İsrail’de yüzde 5,4; Güney Kore’de yüzde 4,8; Avrupa Birliği ülkelerinde, yeni ülkelere rağmen bizim çok çok üzerimizde. Hem özel kaynaklarınızı hem de kamu kaynaklarınızı bu alanlara aktarmayınca zaten doğru bir büyümeden bahsetmek mümkün değil.
“KAYNAKLARIMIZI ÜRETKEN ALANLARA VERMEMİZ LAZIM”
Yüksek teknoloji ürünlerin imalat sanayisi içerisindeki payına bakıyorsunuz Türkiye’de yüzde 3,3. Ama ilk 10 büyük ekonomiye bakıyorsunuz, bu ülkelerde yüksek teknoloji ürünlerin imalat sanayisi içerisindeki payı bizde yüzde 3,3; onlarda yüzde 24. Bunu buraya getirmedikten sonra sizin hamasetten başka söyleyecek hiçbir şeyiniz olmaz. Üstelik İsrail’de yüzde 30; işte, İsrail o yüzden bütün dünyaya kafa tutabiliyor. Şimdi, dolayısıyla kaynaklarımızı üretken alanlara vermemiz lazım, sanayinin üretkenliği artırmamız lazım, sanayinin yatırım yapmasını sağlamamız lazım, teknolojiye yatırım yapmasını sağlamamız lazım, firmaların teknolojiyi kullanmasını sağlamamız lazım.
“BU ÜLKE 18 MİLYAR DOLAR DIŞ FAİZ ÖDÜYOR, BİZ ‘DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZ AZ’ DİYORUZ”
İstihdamı caydıran sosyal yardım sistemimiz var; eğitim ile istihdam piyasası arasında hiçbir ilişki yok. Türkiye’nin dış faiz ödemesinden başlayalım. 2002 yılında 6,4 milyar dolar dış faiz ödemişiz. Aslında o günkü millî gelirimize göre baktığımız zaman yüksek bir orandır. Bu, daha sonra, işte, devam etmiş; 2016’dan itibaren ilk kez 10 milyar doların üzerine çıkmış. Şimdi, 2022 yılında 12,5 milyar dolar -bakın hızlı artışa- bu yıl sonunda tahmin 18 milyar dolar değerli arkadaşlar. Bu ülke 18 milyar dolar dış faiz ödüyor, biz ‘Dışa bağımlılığımız az’ diyoruz. Bir yıl içerisinde ödememiz gereken dış borç 219,9 milyar dolar, 220 milyar dolar.
“TÜRKİYE’YE DOĞRUDAN YATIRIM GELMİYOR, TÜRKİYE SIKINTIDA, SICAK PARA BEKLİYOR”
Hükümet yetkililerinin bir iddiası da ne? ‘Rezervlerimiz arttı, 142 milyar dolar; tüm zamanların en büyük rezervi, brüt rezervlerimiz 142 milyar dolar.’ Niye hiç netten bahsetmiyorsunuz? Ya, biraz inandırıcı olun, biraz piyasalara güven verin. Bunun neti ne? Burada 142 milyar dolar rezervimiz varsa şu cebimizde de 182 milyar dolarlık yükümlülüğümüz, borcumuz var. Niye bunu söylemiyorsunuz? Türkiye’ye doğrudan yatırım gelmiyor, Türkiye sıkıntıda, sıcak para bekliyor. Sıcak paracılar Türkiye’den 2 tane şey istedi. Bir, ‘Politika faizini artırın’ dediler. 8,5’tan başladılar, 42,5’a kadar artırıldı.
“21 YILLIK AK PARTİ HÜKÜMETLERİ DÖNEMİNDE TÜRKİYE 652 MİLYAR DOLARLIK CARİ AÇIK VERDİ”
Şimdi, kişi başı gelir artıyor. Doğru, 3.608 dolardan 10.659 dolara çıktı. Hükümetin 2022 yılında 2023 yılı için tahmini de 12.415 dolar. Şu da kişi başı gelir açısından Türkiye’nin dünyadaki sıralamasına bakın. 1993 yılında Türkiye kişi başı geliri en yüksek 47’nci ülkeymiş, 47’nci ülke. 1993, beğenmediğimiz yıllar buralar. Şimdi, sonrasında kötüleşmiş, 69’lara kadar düşmüş mesela, sonra biraz daha performans olmuş, en son geldiğimiz noktada şu anda 75’inci sırada ve kötü bir performans var kişi başı gelir açısından dünya sıralamasında. Evet, kişi başı gelir artıyor ama ondan daha fazla borç artıyor. 21 yıllık AK Parti hükümetleri döneminde Türkiye 652 milyar dolarlık cari açık verdi yani dış kaynak kullandı. Bu para tabii keyfine gelmiyor, bunun 344 milyar doları bize borç olarak geldi, dış borcumuz 131’den 475’e çıktı. Kalanı da varlıklarımızı satarak geldi; fabrikalarımızı, bankalarımızı, sigortacılık şirketlerimizi sattık hisse senetleriyle, 68 milyar dolar da toprak sattık, aldığımız bu açığı finanse ettik.
“TÜRKİYE’NIN CARİ AÇIĞI SADECE 600 MİLYON DOLARKEN BUGÜN 42,5 MİLYAR DOLAR OLACAĞINI SÖYLÜYORLAR”
Son konu olarak da ‘İhracatımız artıyor.’ Doğru, artıyor. Bunun ithalat ayağı yok mu? İhracatı ithalatsız konuşmayı kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz? 36 milyar dolardan 255 milyar dolara geldi ihracat ama ithalat da 51,6 milyar dolardan 367 milyar dolara geldi değerli arkadaşlar, ikisi de 7,1 kat artmış. 2002 yılında Türkiye’nin cari açığı sadece 600 milyon dolarken bugün 42,5 milyar dolar olacağını söylüyorlar. Buraları görmeden bize ihracat masalları okumanın hiç kimseye bir faydası yok. İhracattaki payımız artmış ama ithalattaki pay ondan daha fazla artıyor, bundan niye bahsetmiyorsunuz ya? Böyle bir analiz, doğru bir analiz olabilir mi?
“BEN BİLİRİM İLE TÜRKİYE’NİN SORUNLARI AŞILMAZ, OLAN MİLLETE OLUR, MİLLET YOKSULLAŞIR”
Türkiye ekonomisinin maalesef ve maalesef, ciddi makro ekonomik sorunları var. İkiz açık, bütçe açığı, cari açık, enflasyon ve yoksulluk problemi aynı anda, Türkiye’nin kurumları da çökmüştür. Maalesef, Türkiye’nin böyle sıkıntıları vardır. Bu sıkıntıları aşabilmek ancak ortak akılla olur, ancak istişareyle olur, hataları kabul etmekte olur. Çözüm arıyorsanız çözüme varız, sürekli önerilerde bulunuyoruz. Bilimle, istişareyle, ortak akılla bunlar aşılabilir. Kutuplaşmayla, inatla, ‘ben bilirim’le, hiçbir şey bilmediğiniz halde ‘ben bilirim’le bu sorunları aşma imkanı yoktur. Olan millete olur, millet yoksullaşır. Seçim kazanabilirsiniz, o ayrı bir şey ama millet yoksullaşır. Türkiye bağımsız dış politika uygulayamaz.”