Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bugün bölgemizdeki sorunların tamamının kökeninde Filistin meselesi bulunuyor. Orta Doğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Her zaman ifade ettiğimiz gibi iki devletli çözüm perspektifinin muhafazası son derece önemlidir. 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz, başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin hayata geçirilmesi artık ertelenemez bir ihtiyaçtır” dedi. Erdoğan, “Bugün de ‘Adil bir barışın kaybedeni olmaz’ düsturuyla hareket ediyoruz. Temaslarımızda en fazla üzerinde durduğumuz husus, Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzura, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Türkiye, çatışmaların bir an önce durması, son hadiselerle birlikte iyice tırmanan gerilimin düşürülmesi için elinden geleni yapmaya hazırdır” diye konuştu.
Bu Yazıda Neler Var?
- Başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti olmalı
- “DİNİ AZINLIKLARA AİT İBADETHANELERİN RESTORASYONUNU DA İHMAL ETMİYORUZ”
- “İSLAM DÜŞMANLIĞI VE YABANCI KARŞITLIĞI BAŞTA OLMAK ÜZERE DOĞRUDAN İNSANA YÖNELİK NEFRET SUÇLARININ ARTTIĞINI GÖRÜYORUZ”
- “BAŞKENTİ KUDÜS OLAN BİR FİLİSTİN DEVLETİNİN HAYATA GEÇİRİLMESİ ARTIK ERTELENEMEZ BİR İHTİYAÇTIR”
- “TÜRKİYE, ÇATIŞMALARIN BİR AN ÖNCE DURMASI, SON HADİSELERLE BİRLİKTE İYİCE TIRMANAN GERİLİMİN DÜŞÜRÜLMESİ İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPMAYA HAZIRDIR”
Başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti olmalı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’un Bakırköy ilçesinde bulunan Mor Efrem Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi’nin açılışında konuştu. Erdoğan, şunları söyledi:
“85 milyonun her bir ferdi gibi Süryani toplumunun ihtiyaçlarını da karşılamayı da devletimizin asli görevleri arasında addediyoruz. Bu noktada da kilisemizin temelini attık. Bugün de açılışının sevincini yaşıyoruz. Kilisenin Süryani vatandaşlarımıza ve kentimize hayırlı olmasını diliyorum. Cumhuriyet tarihinde inşa edilen ilk kilise olan Mor Efrem Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi 2002’den beri din ve inanç özgürlüğü alanında hayata geçirdiğimiz reform niteliğindeki birçok çalışmadan sadece birisidir. Yasal değişikliklerle cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmelerine imkan sağladık. Daha önce el konulmuş cemaat vakıflarının taşınmazlarının iadesini, üçüncü şahıslara geçenlerin de bedelinin ödenmesini temin ettik.
“DİNİ AZINLIKLARA AİT İBADETHANELERİN RESTORASYONUNU DA İHMAL ETMİYORUZ”
Bugüne kadar 113’ü Süryani cemaati olmak üzere toplam bin 84 taşınmazın cemaat vakıfları adına tescili tamamlandı. Dini azınlıklara ait ibadethanelerin restorasyonunu da ihmal etmiyoruz. Toplam 20 ibadethanenin restorasyonunu gerçekleştirdik. Hiçbir şekilde bazı ülkelerle ikili ilişkilerimizde zaman zaman yaşadığımız anlaşmazlıkların vatandaşlarımızı etkilemesine müsaade etmiyoruz. Ülkemizdeki azınlıklara ait 58 okul mevcuttur. 2013 yılında Süryanilerin de anaokulunu açmasını temin ettik. Okulları devletimizin resmi okullarından ayrı tutmuyoruz. Bu bölgede talep edilen okul konusunu da İçişleri Bakanımızın bugün verdiği müjdeyle yaklaşık 2 dönüme yakın arazinin tahsisiyle o adımı da atmış olacağız. Sizlerin yanınızda olmayı sürdüreceğiz. Türkiye Yüzyılı’nın inşasında sizlerin destek ve katkısına da inanıyorum.
“İSLAM DÜŞMANLIĞI VE YABANCI KARŞITLIĞI BAŞTA OLMAK ÜZERE DOĞRUDAN İNSANA YÖNELİK NEFRET SUÇLARININ ARTTIĞINI GÖRÜYORUZ”
Türkiye farklı kültürleri ve inanç mensuplarını asırlar boyunca barış içinde yaşatmış örnek bir birikime sahiptir. Bizin medeniyetimizde zalimin de mazlumun da kimliğine bakılmaz. Adı, inancı, mensubiyeti ne olursa olsun zalimin karşısında mazlumun da yanında olmak bizim görevimizdir. Son dönemde İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı başta olmak üzere doğrudan insana yönelik nefret suçlarının arttığını görüyoruz. Kur’an-ı Kerim’i yakan fanatiklerin alçakça saldırılarına ‘düşünce hürriyeti’ denilerek maalesef göz yumuluyor.
Büyükelçiliklerimizin önünde milyarlarca Müslüman’ı rencide ve tahrik eden bu saldırıların gerçekleştirilmesine müsaade ediliyor. Müslümanlarla birlikte akıl, izan ve vicdan sahibi diğer inanç gruplarının da bu nefret suçları karşısında verdiği tepki yok sayılıyor. Günden güne büyüyen kimi ülkelerde tahammül sınırlarını aşan bu saldırılara yenilerinin eklenmesini asla kabul edemeyiz. Hangi bahaneyle olursa olsun insanların kutsallarına saldırılmasına müsaade edenleri anlayışla karşılamamız mümkün değildir. Nefret suçlarına göz yumanlar, farklı kültürlerin bir arada barış içinde yaşama iradesini de ne yazık ki dinamitlemektedir. Üyesi olduğumuz tüm uluslararası platformlarda bu tehlikeye dikkat çekiyoruz.
“BAŞKENTİ KUDÜS OLAN BİR FİLİSTİN DEVLETİNİN HAYATA GEÇİRİLMESİ ARTIK ERTELENEMEZ BİR İHTİYAÇTIR”
Üç semavi dinin de mukaddes beldesi olan Kudus-i Şerif’in hepimiz için önemi, anlamı, değeri ve yeri tartışılmaz. Bu mübarek beldenin çok müstesna bir konumu vardır. Yüz yıllar boyunca bir barış ve esenlik yurdu olan Kudüs ne yazık ki gerilimin, işgalin, yıkımın ve gaspın sembolü haline gelmiştir. Ortadoğu tarihini bilenler şu gerçeği çok net bir şekilde görebiliyor. Bugün bölgemizdeki sorunların tamamının kökeninde Filistin meselesi bulunuyor. Bu mesele hakkaniyete uygun bir şekilde çözülmedikçe bölgemiz barışa hasret yaşamaya devam edecektir. Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Her zaman ifade ettiğimiz gibi iki devletli çözüm perspektifinin muhafazası son derece önemlidir. 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz, başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin hayata geçirilmesi artık ertelenemez bir ihtiyaçtır.
“TÜRKİYE, ÇATIŞMALARIN BİR AN ÖNCE DURMASI, SON HADİSELERLE BİRLİKTE İYİCE TIRMANAN GERİLİMİN DÜŞÜRÜLMESİ İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPMAYA HAZIRDIR”
Tüm dünyanın sustuğu dönemlerde biz hakkı, hakikati ve acı da olsa doğruyu söylemekten hiçbir zaman çekinmedik. Filistinli kardeşlerimizle daima dayanışma içinde olurken bölgede gerilimi tırmandıracak, daha fazla kan akmasına yol açacak, sorunları daha da derinleştirecek her türlü adımdan imtina edilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Gazze halkının abluka sebebiyle çektikleri sıkıntının hafifletilmesi için de ilgili kurumlarımız aracılığıyla her türlü gayreti gösterdik. Bugün de ‘Adil bir barışın kaybedeni olmaz’ düsturuyla hareket ediyoruz. Muhataplarımızla temaslarımızda en fazla üzerinde durduğumuz husus, Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzura, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Adaleti tesis etmede geç kalındıkça maalesef bunun faturasını Filistinliler ve İsraillerle birlikte tüm bölgemiz ödüyor. Ateşe körükle gitmenin, başta her iki taraftaki siviller olmak üzere, hiç kimseye bir faydası olmaz. Türkiye, çatışmaların bir an önce durması, son hadiselerle birlikte iyice tırmanan gerilimin düşürülmesi için elinden geleni yapmaya hazırdır.”